26 Haziran 2012 Salı

Günaydın Uykucu

Hani bazı sabahlar vardır, yatağını terk etmek istemezsin, ya da en azından pijamanı, geceliğini... Uykundan geriye kalan son birkaç şeye daha sıkı sıkıya sarılma hissi. İşte ben o gibi sabahlarda bu hissiyatımı ciddiye alıyorum. Hatta bu ciddiyetimin üzerine bi' takı bi' toka bi' de kemer falan artık allah ne verdiyse takıyorum. Ardından annemin tuhaf bakışlarıyla birlikte, hatta rağmen, dışarıdaki hayatın gerçekliğine alışmaya çalışıyorum; kendisi beni üniversitede pijamayla sınıfa girerken göremedi de hiç: "Pardon hocam çok trafik vardı!" 
Eh tabii bu şartlar altında, sabahın köründe evden çıkarken pijama trendini malzeme/mazeret etmek zorundaydım kendime. Ama o trendin esas esin kaynağı bi' üniversite kampüsüydü kesin, sonra o insanlar ofise de gönül rahatlığıyla gidebilsin diye böyle tasarımcı işi oldu. Ama gel gör ki pijamayı Mart'tan beri herkes giydi... Ayrıca olayın ruhuna sadık kalmak lazım, böyle bir aceleyle karışık hazırsızlık durumu var orada. Dolayısıyla ben de bir nev-i mecbur kaldım başka bir uyku malzemesiyle sokağa çıkmaya; gecelik...
Neyse, ben artık çıkıyorum, yoldan bi' de kahve alırdım belki ama kafeini bıraktım... Bi' dakika, o nedenle mi ayılamıyorum sabahları?!


Post Arkası:
"Bari bi' ütü basaydın eteklerine?!"
"Olmaz, havasını bozar..."


Merak edenlere;
Elbise: Annemin geceliği ('70 sonları) / Çanta: Vakko / Ayakkabılar: Oscar de la Renta / Kemer: Beymen Club / Takılar: Ray Ban Gözlük, Longines Saat (Tevfik Aydın Saat) & Banana Republic kolye bileklik olarak, Swarovski, annem ve anneannemden bileklikler & Yargıcı ve Zoé&Morgan yüzükler & küpelerin markası hatırlanamıyor

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder