90'larda, "cool" olmak diye bir şey vardı. Cool dediğin şey de tercihen depresif bir havada, bir kutu prozac, bir adet walkman, aldığı kadar Nirvana kaseti, obsesyona bağlandığı durumda aynı şarkıyı tekrar tekrar geri sarma amaçlı kullanılmak üzere bir adet renkli stabilo kalem, muhtemelen ikinci kez okunan "Nietsche Ağladığında" kitabı ile cebren, hile ve gözyaşlarıyla kazanılmış bir adet paralel telefon ve hayatın ne kadar boş olduğuna ilişkin söylemlerle olunuyordu. Mühim olan umursamamak. O kadar umursamıyorum ki, erkek arkadaşımın gömleğini giyip çıktım evden, o evde ailemle yaşıyor olmamın konumuzla alakası yok kesinlikle. Çok sıkıldım, üzerime annemin kürkünü attım. Orta okuldan sonra hayat kimin umrundaydı. Bütün kararlar iki zilin arasında alınırdı. Her şey çok anlamsızdı, kafam çok karışıktı, büyümek en son planımdı. Sonra n'oldu anlamadım.
Post Arkası:
Merak edenlere;
Gömlek: Erhan Tezergil'in / Şort: Topshop / Kürk: Beymen / Botlar: Rag & Bone / Çanta: 3.1 Phillip Lim / Longines Saat (Tevfik Aydın)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder