Hayalperest olduğum doğrudur. Küçükken de böyleydi, büyüyünce de pek değişmedi. Fazla gerçek, can sıkıcılıkla sonuçlandığından olsa gerek; havayı, suyu ve normali başka türlü düşünesim geliyor, engel olamıyorum. Gökyüzünde gri bulutlar yerine çiçekler görmek istiyorum, fena mı olurdu yani? Bazı sabahlar uyandığımda (yaşımdan başımdan utanmadan) kendimi prenses zannediyorum, dolayısıyla kabarık eteklere ve tüllere bürünüp çıkıyorum sokağa. Hatta Van Morrison'un Brown Eyed Girl şarkısını hususi olarak şahsıma söylediğini düşünüyorum; dünya üzerinde hiç bulunmayan bir göz rengi ya...
Floryashire'da zaman başka türlü akıyor zaten. Bir yerden sonra da her şey gayet olası geliyor insana, ya da bana en azından. Belki yeterince hülyalı bakmayı başarabilirsem hayatı Adile Naşit'in neşeli bir yan karakteri canlandırdığı, hayatın hep bayram olduğu bir Türk filmi setine bile çevirebilirim. Neden olmasın yani?! Pembe gözlük isteğe bağlı...
Post Arkası:
Bir de demokratik bir ülkede yaşadığımızı hayal etmek istiyorum bazen; o da güzel oluyor.
Merak edenlere;
Bluz: Cynthia Rowley / Etek: Machka / Ayakkabılar: Pedro Garcia / Kemer: Beymen Club / Çanta: Anneannemin / Kürk şal: Beymen Academia / Takılar: Tiffany&Co bileklik & Banana Republic kolye (bileklik olarak) & yüzük İtalya'dan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder