19 Mart 2012 Pazartesi

Güneşe Bakıp Kışa Hazırlanmak

İstanbul'da baharlar ucundan açmaya başlayınca heyecanlandım; bu kış biter yerine yeni bir sonbahar gelir diye. Hayır, geçtiğimiz iki hafta boyunca iki resim, üç kelimeyi bir araya getirip de bu yazıyı vaktinde yayınlayamadığım için mazeret üretmiyorum kesinlikle. Eğer aksi yönde düşündüyseniz, duygularım gözlerinden saatlerce süzülen gözyaşlarıyla Jil Sander'a veda eden Raf Simons'ınki kadar incindi, söyleyeyim. Neyse ben en iyisi Rodarte defilesinde ön sırada oturan George Lucas edasıyla (bilmem belki de yeni bir Star Wars filmi için ilham arıyordu?!) moda ve defile yüklü bir ayın üzerinden geçeyim; çünkü bence ben de en az onun kadar konuyla ilgiliyim.

1. Replay: Peplum, Deri, Pelerin
Bu üç dersi önceki sezonlarda görmüştük o nedenle hızlı geçiyorum. Geçtiğimiz yıllarda deriye yatırım yapan arkadaşlara tebrikler! Bir kemer olunca peplum kolay iş (sadece kelimenin Türkçe'sini öğrenemedim bir türlü). Ayrıca Dolce'nin barok peleriniyle sokakta bir tur atmayı isterdim. Bence bunu halk da isterdi.


 2. Mor, Eflatun, Leylak
Sizin için bir şey ifade ediyor mu bilmiyorum ama ben bu sıralar mor ve tonlarını hissediyorum. Hatta pek çok tasarımcı da öyle hissediyor bence. Acaba ben de mi o nedenle öyle hissediyorum?...


3. Olimpik Ruh

Londra Olimpiyatları'nın formalarını Stella McCartney tasarladı, dolayısıyla emeklerime sağlık şeklinde sürekli kendi kendisine referans verme halinde. (Hakkını yemeyeyim ama okullu kız kılığı dahil olmak üzere çok iyi bir koleksiyon). Neyse, zaten Olimpiyatlar da, sonbahar koleksiyonları da Ağustos ayında ortaya çıkıyor. Ben Chloé eşofman, pardon pantolonumla jogging yapıp akşama Proenza Schouler elbisemle yemeğe gideceğim. Hmm bu sefer fazla uçtum galiba.


4. Militer Adımlar

Üç sene önce giydiklerinizi (gerçi ben onları hala giyiyordum) gün yüzüne çıkarın! Görünüşe göre önümüzdeki sene savaşa gidiyoruz; ve kemer takmak zorunlu. 


5. Gotik
Merhaba 90'lar ve Versace'nin haçları, Givenchy'nin vampir temalı estetiği, ve sana da merhaba Londra'da ilk defa karanlık bir ormanda, pardon podyumda yürüyen Alexander'ın kardeşi McQ! Sempatik olmaya çalışıyorum ama o yüzler beni biraz ürpertiyor.

6. İyimser ve Sanatsal
Moda gezegeninin diğer bir ucunda da Hieronymus Bosch'un Dünyevi Zevkler Bahçesi eserinden ilham alan bir Carven koleksiyonu (ne de olsa Hollandalılar'la 400. yılımızı kutluyoruz...), Mary Katrantzou'nun baharı kıskandıracak şımarıklıktaki çiçek desenleri ve Dries Van Noten'ın büyükler için şal deseni uygulamaları konulu tasarımları var.


 7. Kare Kesimler
Hayır 2009'un sivri vatkaları değil bunlar. Kare bir silüet çizen omuzları daha yuvarlak hatlarla dışarı taşan modeller ve nedense bende Thriller dönemi Michael Jackson'un pastele boyanmış versiyonu izlenimini uyandırıyor. Bu arada, hem Isabel Marant hem de Balmain'de Emanuelle Alt parmağı olduğu gayet net anlaşılıyor değil mi?


8. Minimal Rahatlık
Genişleyen alanlar, hacimler ve anneannemin her zaman dediği gibi bir palto bin ayıp örter. Evet kendisi Céline ve Jil Sander gibi markalara creative ve pratik danışmanlık veriyor. (Bundan daha önce bahsetmiş olabilirim sanki...)


9. Pantolon üstü etekler
Yani diğer bir deyişle karın ağrısı... Mankenlerde ve podyumda, hatta belki aynı tonlarda olunca mümkün, ama gerçek hayattaki 1.60'lık boyda felaket. Belki de tunik altı pantolon o denli sarsıcı sonuçlar vermeyebilir. Ama keşke üçü birden yapmasaydı bunu. 

10. Contrast Yaka 
İşte bunu yapmak için birkaç ay beklemeye gerek yok. En yakın Mango, Zara ve benzeri mağazalardan birinden hemen erişilebilir. New York'un temel tarzlarından birisi "geek chic"ti, okula yeni(den) başlayan öğrencilerimize duyurulur.


Bence vög, yazın sonlarına doğru havalar iyice ısınınca Oversized Matters, Winter Fairytale (Marc Jacobs'un devasa şapkalarından kesin çıkar bu), Versailles Ornamentations, Elegant Cowgirl gibi başlıklarla anlatır önümüzdeki sonbahar-kış modasını, biz de ayran delisi gibi bakakalırız (buraya kadar okumaya kimse dayanamamıştır nasılsa diye atıp tutuyorum şu anda). O değil de, benim aklım en çok Louis Vuitton treninde kaldı. Şöyle iyisinden bir 1900'ler tarzında yolculuk yapasım var. Yoruldum canım valla...


Post Arkası:
Defile fotoğrafları: The Guardian, The Daily Telegraph

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder