14 Mart 2012 Çarşamba
Kopyala-Yapıştır
Uyanırsın, pardon uyanmaya çabalarsın, çalan saate karşı tek taraflı bir arbede yaşarken. Sonra dolabını açarsın, pencereden bakarsın ve ortak bir nokta bulmaya çalışırsın, ki nedense asla yoktur. Kahvaltı edersin; yani ağzına bir şeyler tıkıştırmaya çalışırsın çünkü o sırada aslında eş zamanlı olarak kollarını bir şeylerden geçiriyorsundur ve küçük çapta bir düğümcük olmuşsundur; düğümken hareket etmek de haliyle zordur. Çantanı konuya uygun şekilde değiştirmeye yeltenirsin ve her seferinde bunun için çok geç kalmış olduğunu fark edersin. Keza orada duran ayakkabılarla da benzer bir bakışma anı yaşarsın.
Sonra bir bakarsın ki haftasonu gelmiş. Brunch'a gitmek için hazırlanmaya başlarsın ve yine evden koşar/düşer adımlarla çıkmaya çalışırsın. Kapının yanındaki aynaya baktığında görürsün ki üzerindeki geleneksel ekipte değişen tek şey pantolon... Evet; boyfriend jean ve sivri burunlu, 10 küsür cm topuklu ayakkabılarımın hikayesi budur.
Post Arkası:
Tabii sonra bi' de bu postu yayınlamak günlerini alır.
Merak edenlere:
Ceket: Tory Burch / Kazak: Machka / Çanta: Dolce & Gabbana / Jean: Citizens of Humanity / Ayakkabılar: Giuseppe Zanotti / Takılar: Zoé&Morgan yüzük ve küpe, Topshop yüzük
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder