29 Aralık 2013 Pazar

PANÇO MODELİ

Selamlar :)
Yoğun iş günlerinin ardından kışlık tasarımım olan pançoyu sizlerle paylasmak için anca vakit bulabildim ..
Panço kalıbı çok özen ister  o kadar ince bir çizgidir ki küçük dokunuşlarla, ya en güzelini yada en kötüsünü çıkarıverirsiniz..Geçen sene çok uğraşmıştım panço için. Bir türlü yapmak nasip olmamıştı. Açıkçası kalıbı beni çok zorlamıştı. Bu kış ise 'mutlaka bir pançom olmalı artık,yapmalıyım !' diyerek aylarca uğraştım. Sonunda bu güzel şaheseri tasarladım ..bakalım beğenecek misiniz ?


Pançom için İŞTE BU ! diyene kadar o kadar fazla maddi ve manevi harcamalarda bulundum ki  şaşırırsınız ..sonunda her gören 'evet ZEHRA UÇAR kendini bir kez daha kanıtladın :) ' demeleri aylarca uğraşımlarımın yorgunluğunu üzerimden aldı :)
Kumaşını kaşmirden kullandım ki dökümü sert ve mevsime uygun olsun dedim..e kışlık dış giyim yapıyorsanız her kombinle uygun olması için ana renkler kullanmalısınız .Ben tercihimi vizon renginden kullandım :) iyi ki de kullanmışım .Müşterilerim de ben de renk ve pançonun kullanışı açısından çok memnunuz ..Her müşterim Zehra Hnm. inanın ürünleriniz bağımlılık yapıyor üzerimizden çıkaramıyoruz :)demeleri beni o kadar mutlu ediyorki anlatamam. Hele ki birde yolda yürürken yada bir mekana gittiğinizde kendi ürününüzü görüyorsanız işte o mutluluk paha biçilemez ;)
 

bu da pançomuzun arka görünüşü ..
ha bu arada yakında size bir sürprizim var hazırlık olun derim ;))
Panço : ZEHRA UÇAR
Çanta : BURBERRY    
Eşarp : GİZİA                

DUA ile ...


23 Aralık 2013 Pazartesi

Grinin Çeşitli Tonları

Çok da karmaşık bir dünyada yaşamıyormuşuz aslında, geçen gün fark ettim. Var ile yok arasında o kadar da ince bir çizgi bulunmuyor mesela; aslen gayet net olan çizginin doğasıyla oynayan bizzat kendimiz. "Yok ama aslında şu da var" diye bir şey de yok, "istemem ama şöyle yan cebime doğru alayım" diye bir şey de... Seviyor ile sevmiyor arasına gökkuşağının binbir rengi girmiyor. Sevmenin çeşitleri var belki ama sevmemenin çeşitleri yok çünkü. Sevmek beyazsa, kirli beyaz diye bir şey yoktur. Her seferinde elinde git gide siyaha çalmaya başlayan grinin tonlarıyla kalırsın.
Gümüşler başka bir opsiyon...

Post Arkası:

Merak edenlere;
Kazak: Michael Kors / Etek: All Saints / Palto: Barbour / Kürk şal: Beymen / Ayakkabılar: Giuseppe Zanotti / Çanta anneannemin / Eldivenler: Beymen

18 Aralık 2013 Çarşamba

Kaçıncı Bölümdeyiz?

Bazı günler hayat, bir çeşit dönem dizisinin tekrar bölümüymüş gibi hissettirir. "Biz bu sahneyi çekmiştik sanki bir ara, ne zamandı ki?" diye sorası gelir insanın; öylesine uzak, buz gibi bir retro duygusu. Eh tabii soğuk olarak tercih edilen birkaç şeyden biridir retro; diğerleri de intikam, maklube falan... Dönem dizilerinde adettendir, bilirsiniz, drama hep aynı zengin ailenin içinde yaşanır. Mesela bir kış sabahında bir telefon gelir, arkadan gergin bir müzik yükselir ve herkesin suratının şekli bir anda değişir, ya da değişmez, ısrarla mağduru oynayan arkadaşlar da var. Ama seyirci hisseder bakışlardan, birilerinin keyfi bir anda yerine gelmiştir, ve anlar, bazıları da soğuk sever.


Post Arkası:
Soğuk yenen çeşitli yemekler var...

Merak edenlere;
Elbise: Tory Burch / Palto: Vakkorama / Şapka: Zara / Ayakkabılar: Divarese / Çanta: Mulberry (o çanta o parayı çıkaracak, gerekirse her gün takarım!)

11 Aralık 2013 Çarşamba

Hep Yek

Matematiği Almanlar'dan öğrendim ben; kalıcı hasar bıraktı. 2 kere 2'nin 4 ettiğini bile en uzun fonksiyon hesabından öğrendi o nesil; türevini aldı, integralini hesapladı ama sonra ÖSS sınavında (o isimde bir şey vardı o zamanlar) 1+1=1 dedi. Dört işlemde kafalar duman, tutarlılık mühim, hep yek! Dolayısıyla 1'den 1 çıktığında da ben hep 1'i bulabiliyorum. Misal; bir maaşla bir çanta aldıktan sonra bir ayı nasıl çıkaracağımı sorgulamıyorum. Sanıyorum ki bir maaş daha kalıyor geriye geçinmek için. Tabii şimdi bu hesapla, yaşlandığımda, çatısı olan bir evin parasını biriktirmeyi gençken akıl edememiş olduğum için, duvar dibinde ikamet eden bir "bag lady" olabilirim. 


Post Arkası:
Ya da 32 beyaz dişli gülüşümle İpana reklamlarını deneyebilirim.

Merak edenlere;
Mont: Beymen Academia / Jean: J-Brand / Şapka: Network Q / Çanta: Mulberry / Botlar: Rag & Bone / Yüzükler: Beymen & Urban Outfitters & Zoe&Morgan / Şal, Şirince'den  

4 Aralık 2013 Çarşamba

Drama Queen

İnsanın bazen kendisiyle yüzleşmesi gerekir; doğrusuyla yanlışıyla, abartısıyla azlığıyla... İnanmazsın, içsel yolculukları eteklerimin katlarından farklı olarak hafif ve sade severim. Katmanlar karıştıkça, havasıyla olsun suyuyla olsun, daha da dışa dönenlerdenim ben. Ölümlerden döndüm ben! Geçen hafta Londra uçağı kalktı, 20 dakka sonra İstanbul Atatürk Havalimanı'na geri döndü; kuş girmiş motora. Valla o an hayatım böyle bir film şeridiymişçesine geçmedi gözümün önünden. Daha pratik konularla ilgileniyordum o sırada. Ayağımızdaki yüksek topuklu ayakkabıları çıkarmamız gerekecek mi, valizdekilere bir şey olmasa bari falan, böyle şeyler... Yere inince "Nesi varmış?" diye sordu arkadaşlar; "Grip dedi doktor" şeklinde cevap verdim. Sakinliği bile abartabiliyormuşum. 

Post Arkası:
Ölümlerden döndüm ben!

Merak edenlere;
Bluz: Moschino Cheap & Chic / Etek: Vakko / Palto: Dsquared2 / Ayakkabılar: Pedro Garcia / Çanta: Amerika'dan Ebru Ablamın hediyesi

24 Kasım 2013 Pazar

Ayakta Kalmak

Bazen kendimi çok bilinmeyenli bir denkleme bakıyormuş gibi hissediyorum; bazılarımız bu denkleme hayat falan da diyor. Hoca yine beni kaldırmış tahtaya, x'lerin y'lerin havada uçuştuğu bir belirsizliğe bakarken buluyorum kendimi. Duygusal zeka olarak 16 yaşımdan bir adım ileriye gidemediğimin bir kanıtı daha... Hocam bu bünye belirsizlik kaldırmıyor; "Siyahla gri giyerim maksimum, daha da kurcalamam bile" diyorum, dinlemiyor beni. "Otur" diyor, "Ama bana hep ayakta kalmam öğretildi?!" diyorum. İki tane bilinmeyen yüzünden bozulamaz benim denklemim. İnadım inat, o bilinmeyenleri bulmadan oturamam ben öylece yerime. O nedenle yüksek topuklu giymedim bu sefer, n'olur n'olmaz. Kafa zaten gitti, bi' de ayaklarım haşat olmasın.

Post Arkası:
Bizi sözlüye kaldıran öğretmenlerin günü kutlu olsun!

Merak edenlere;
Ceket: Red Valentino / Şort: Topshop / T-shirt: Liu Jo / Çanta: Anneannemin / Ayakkabılar: 3.1 Phillip Lim

18 Kasım 2013 Pazartesi

Orta Okul

90'larda, "cool" olmak diye bir şey vardı. Cool dediğin şey de tercihen depresif bir havada, bir kutu prozac, bir adet walkman, aldığı kadar Nirvana kaseti, obsesyona bağlandığı durumda aynı şarkıyı tekrar tekrar geri sarma amaçlı kullanılmak üzere bir adet renkli stabilo kalem, muhtemelen ikinci kez okunan "Nietsche Ağladığında" kitabı ile cebren, hile ve gözyaşlarıyla kazanılmış bir adet paralel telefon ve hayatın ne kadar boş olduğuna ilişkin söylemlerle olunuyordu. Mühim olan umursamamak. O kadar umursamıyorum ki, erkek arkadaşımın gömleğini giyip çıktım evden, o evde ailemle yaşıyor olmamın konumuzla alakası yok kesinlikle. Çok sıkıldım, üzerime annemin kürkünü attım. Orta okuldan sonra hayat kimin umrundaydı. Bütün kararlar iki zilin arasında alınırdı. Her şey çok anlamsızdı, kafam çok karışıktı, büyümek en son planımdı. Sonra n'oldu anlamadım.


Post Arkası:

Merak edenlere;
Gömlek: Erhan Tezergil'in / Şort: Topshop / Kürk: Beymen / Botlar: Rag & Bone / Çanta: 3.1 Phillip Lim / Longines Saat (Tevfik Aydın)

12 Kasım 2013 Salı

Düğüm

Kelimeler boğazında düğümlenince çözmek için n'aparsın? Ben illa bir şey yaparım; çözüm odaklı yetiştirilmişim, şuramda dizilen sözleri bile matematik problemi zannediyorum. Bizim aile de illa bir şey yapar, herkeste zeka analitik. Annem Tanju Okan açar; "Benim tek dostum içkim sigaram" "Öyle sarhoş olsam ki", çok içermiş gibi. Dedem hiç hoşlanmaz, Tanju Okan'dan da, şarkılarından da, elinden düşürmediği sigarasından da. 20 sene önce bugündü, ben dedemin evinin tahta merdivenlerinde oturup kaldım. Babam bir sigara yaktı. Annem silkindi ve kendini toparladı. Dedem, annemi hiç kullanmadığı ilk adıyla "Koca Fatma" diyerek sevmiş hep. Ben büyümeye çırpınırken "Pampişim" oldum her nedense. Ama bir gün okuyup adam olduğumda hangi dillerin kelimelerini söyleyebileceğimi duymak istemişti. Ben o kelimeleri daha seçemeden gideceği tuttu bu diyardan. Düğümlendi kelimeler, yutmaya çalışıyorum Behçet, n'aparsın...

Post Arkası:
Dedem içindi...

Merak edenlere;
Elbise: Moschino Cheap&Chic / Ceket: Beymen / Ayyakkabılar: Giuseppe Zanotti / Banana Republic & Tiffany&Co Kolyeler


9 Kasım 2013 Cumartesi

Seçimler

Bizim evde bir adam var; babam değil, abim değil, herhangi bir şeyim de değil aslında. Siz seçtiniz beni falan diyor arada, ayrı ayrı oturun diyor. Vallahi anlamadım; ben seçmedim ayol seni. Tamam kabul ediyorum, mantıklı seçimler yapmıyorum her zaman. Sonbaharın dibinde pembe etek giymeyi, İstanbul gibi bir yerde 12 cm'lik topuklu ayakkabılarla yürümeyi, metrobüse binmeyi falan seçiyorum; ama seni ben seçmedim. O kadar da değil yani. Sağolasın düşünmüşsün ama aynı evin sınırları dahilinde kimlerle oturacağımı, oturmayacağımı, ayakta duracağımı ya da sek sek oynayacağımı da kendi kendime seçebilirim ben; polis göndermene gerek yok bunun için.  

Post Arkası:
Yakında yerelimizi yönetecek insanları da seçeceğiz; bari onlar benim seçtiklerimden çıksa...

Merak edenlere;
Ceket: Beymen Academia / Etek: Vakkorama / T-shirt: Tru / Ayakkabılar: Pedro Garcia / Çanta: Teyzemin / Kolye: Topshop

27 Ekim 2013 Pazar

Yargı

Aksi kanıtlanana kadar herkes suçludur; ne kadar masum görünürse görünsün. Ateşin varlığı önemli bile değildir zaten ortada bir duman varsa. Dumanın yakınındaki kimse de masum değildir. Bir ya da birkaçı fişeklemiştir bir şeyleri. Sonra mesele incelikli bir zanaata kalır; yargı. Her zaman da jürisi yoktur suçun ve suçlunun. Savcı bazen "s" harfini yolda düşürüp de gelir mahkeme salonuna. Jürinin içindedir bazen ateşi gerçekten çıkaran. Salondaki herkes suçludur sonuçta, kendi masumiyetini ispatlayana kadar. Önden yargılarsın bazen, bazen de yargılamadan infaz edersin birilerini çünkü sen de herhangi bir suçlusundur aslında. Cezanın da suça orantılı olması gerekir; ama ateşin etrafında birkaç kırık varsa teraziyi kim tutar ki?


Post Arkası:
Çok imalı olmuş be!

Merak edenlere;
Palto: Beymen Academia / Bluz Moschino Cheap & Chic / Ayakkabılar: Divarese / Çanta anneannemin

22 Ekim 2013 Salı

No: 7

Babaannesinin Sophia Lauren'e benzetildiği bir evin kızıyım ben; bizim ailede genlerden beklentiler bir hayli yüksek. Tabii, ben dünyaya ilk çığlığımı atana kadar tanınmış yıldızların çoğu çoktan rezerve edilmişti. Anneannemde Greta Garbo havası vardı, Charlie teyzem ve annemi görmüş olsaydı meleklerinden çok büyük beklentilere girmezdi. Kuzenim Cindy Crawford olacaktı büyüyünce, ama o kadar bile kilolu olamadı hiç. Benim ne elmacık kemiklerim, ne saçlarımın dalgası ne de terazide karşıma çıkan sayıdan efsane olurdu. Ailece seviyoruz ama dramayı, ben de hazır ailede kimsenin aklına film noir'lar gelmemişken Lauren Bacall'ı deneyeyim bari dedim. Kimsenin aklına gelmediğine göre bir bildikleri var demek yok hatta deneme yanılma diye bir şey de yok! Başaracağım bir gün o 7 numaralı bakışı...
Ve perde kapanır.

Post Arkası:
Hayalgücü...

Merak edenlere;
Elbise: Elizabeth & James / Ayakkabı: Giuseppe Zanotti / Çanta Anneannemin / Bileklik İtalya'dan

13 Ekim 2013 Pazar

Otobüs Beklerken Ne Giydim?

Moda haftasında, sergi açılışında ya da film galasında ne giydiğimi yazamazdım zaten. Moda haftasını ofiste excel dosyaları eşliğinde, film galalarını evde uyuyarak geçirmiş bir kızım çünkü. Ne Woody Allen'lar istedi de; gitmedim... Günlük, sıradan aktivitelerden keyif almayı öğrenmiş sıradan bir kızım ben; otobüse falan binerim bir yerden bir yere gitmek için, yorulduğumda ilk bulduğum yere otururum, bayramı tercihen bizim Shire'da geçiririm hazır herkes başka bir yerlere gitmişken. Güneşli günlerde siyah giyerim, otobüs bekleyeceksem de en yüksek topuklularımı. Annem zamanında demişti: "Ya o ifadeyi suratından sil, ya da o ayakkabıları bir daha giyme!" Ben ifade üzerine çalıştım, otobüsü beklerken bile.

Post Arkası:

Merak edenlere;
Bluz: Machka / Şort: Topshop / Ayakkabılar: Pedro Garcia / Çanta & Gözlükler: Ebru Ablam'ın hediyesi

9 Ekim 2013 Çarşamba

SALAŞ HIRKA

Merhabalarrr :)
Uwww ne kadar uzun ara vermişiz !
Biliyorsunuz ki bayramlar tasarımcılar için çok yoğun geçer ..2 bayram arası da kısa olunca yoğunluktan neredeyse blog yazmayı..hatta bloğumun varlığını bile unutacakmışım...



Salaş tasarımlar yapmayı sevdiğimi artık biliyorsunuz ..Her gardrobun vazgeçilmez parçaları arasında hırka da olmak zorunda kanımca:)
Hırkayı salaş modelle nasıl birleştiririm diye düşünürken bu tarz bir kalıp aklıma geldi.Çevremdeki insanların çok beğenisini aldı ..Ben ve hırka siparişi veren müşterilerim,hırkayı kullanış açısından çok beğendik ..zaten bir ürün her şekilde fotoğrafta kendini kanıtlar diye düşünüyorum ;) siz değerli blog takipçileriminde :)) beğenirsiniz inşallah.
Kumaşlarımı seçerken çok özen gösteriyorum.Diğer yazılarımda üstüne basa basa söylemiştim her kumaş her model de aynı duruş sergilemez diye ..İstanbul, beni kumaş konusunda kesmeyince Bursa'ya yol aldım:) ve istediğim kalite de kumaşları bulabildim çok şükür ..artık her hafta Bursa'dan kumaş sevkiyatı yaptırıyoruz.Genelde tuniklere krep,kupra kullanmak yerine en kalitelisi olan medine ipeğini seçiyorum ..her ne kadar diğerlerine göre maliyetli de olsa en iyisi olmalı diye düşünüyorum :)

 Buda tunik hırkamın arkadan gönüşü.Blogu fazlasıyla aksatsam da instagramda yeterince aktifim :) ordan da takip edebilirsiniz ..
Kendinize iyi bakın ..
Şimdiden Hayırlı Bayramlar herkese
DUA ile ..

  Hırka : ZEHRA UÇAR
Çanta : DERİMOD    
Ayakkabı : MANGO            
                                                                                                              instagram : zehraucarr






6 Ekim 2013 Pazar

Soğuk Savaş

Anlaşma yaptığımda büyük yaparım; tanrıyla mevsimlerle falan, aşağısı kurtarmıyor... Dolayısıyla kazığı yediğimde de baya afilli oluyor. Mevsimlerle anlaşmıştık mesela, benim doğumgünlerimde hava hep mükemmel olacak diye; güneş parıldar, kuşlar cıvıldar, meltem böyle tatlı tatlı eser... Zannedersin "Some Like it Hot" filminin setindeyiz, çekiyoruz. Hep böyleydi yani, bu sene yağmurlar yağıp da bulutlar film setini toptan devralana kadar. Bana ha! Casus belli! Bu haftasonu itibariyle o şortu, palmiye desenlerini ve o sandaletleri dolabın arka raflarına kaldırmış olabilirim ama uyarıyorum seni ey soğuk, intikamım acı olacak! 
Henüz planımı yapmamış olsam da... Ama büyük savaşlar spontane olur zaten.

Post Arkası:

Merak edenlere;
Bluz (Vakko) ve Çanta (İspanya'dan): Nalan Teyzem'in dolabından - 70'lerin sonları / Ayakkabılar: Oscar de la Renta / Parka: See by Chloé / Şort: Stefanel / Gözlük: Ray Ban (Ebru Ablam'ın hediyesi)

29 Eylül 2013 Pazar

Kıskanç Kuzen

Küçük kuzenler kıskanç olur; o nedenle kuzen düğünlerinde en parlak ve en mini elbiseyle ortalıkta dolananlar hep en küçük kuzenlerdir. Onca sene şımartsın seni bütün aile, sonra bütün şanını bir gecede elin gelinine kaptır, olacak şey mi?! Madem ki gelin uzun ve renksiz giyiyor, o zaman zaten başka alternatif yok ortada. Ama tam evden çıkacakken müdahale beklenmedik yerden gelir; annenden: 
-Gel bakiyim, gel bi' dakka! Senin sol kaburga kemiklerin neden bu kadar dışarda?
-Bilmiyorum; hep öyle değiller miydi?
-Ay yok bak bi' şey var orada! (Endişe had safhada...)
-Evet var, kemik işte!
-Giyemezsin bunu böyle! Kemiklerin çıkıyor.
O sırada aradığın defans kuvveti, aslında damarlarındaki asil kanda mevcuttur; A rh -. Babanın kızısındır sonuçta ve kendisi olayın sır perdesini kaldırır bir anda:
-Benim dedemde de vardı ya, bi' şey olmaz...

Post arkası:
Sonuçta annem kazandı ve o elbise giyilemedi.

Merak edenlere;
Elbise: Maje / Ayakkabılar: Divarese / Çanta: Vakko (Arkadaşlarımın hediyesi) / Gözlük: Ray Ban

12 Eylül 2013 Perşembe

Küçük Beden Masallar

Küçükken oynadığımız bir oyun vardı; prenses olup baloya gider parmak uçlarımızın üzerinde vals yapardık. Reverans vermeyi Disney'in Pamuk Prenses'inden öğrenmiştik; iyilerin her zaman kazandığını da Sinderalla'dan. Yeterince istersen her yerden çıkış yolu olduğunu Rapunzel anlatmıştı bir keresinde, yeterince beklersen hayallerinin gerçek olabileceğini de Uyuyan Güzel. Sonra da bazılarımız beyaz atlının yolunu gözlemeye başladı, bazılarımız da karşısına çıkan her kurbağayı öpmeye kalkıştı. Hatta kendilerini Çirkin'le aynı eve hapsolmuş, mucize peşinde koşarken bulanlar da oldu. Camdan ayakkabının bile en küçük bedeninin makbul olduğu bir dünyanın içinde yaşıyoruz. Arada sırada ayakkabıları bir kenara atıp dans etmek ya da sessizce oturmak istiyoruz sadece.


Post Arkası:

Merak edenlere;
Free People Elbise & Ray Ban Gözlükler

2 Eylül 2013 Pazartesi

Çıplak Ayaklı Kontes

Babaannem seslenirdi, ben balkona yalın ayak şıpıdı şıpıdı koşarken: "Gel buraya! Şu terliklerini giy bari ayağına!" Benimse çok acelem vardı, çünkü saat akşamüstü 4 olduğuna göre bahçeye kim çıkmış bakmam gerekiyordu; 9 taş oynamak için yeter sayı mevcut muydu, iki gün önce ortaklaşa alınan top hala yaşıyor muydu... Bu parametrelere göre atacağım çünkü kendimi sokaklara, öyle her çağırıldığımda inersem bahçeye ne anlamı var yani. Zaten babaannemle izlediğimiz o eski filmin ortasında, kontes henüz şuh bakışlarıyla kıvırta kıvırta dans ederken, okuduğum kitap koltukta yarı açık, kaybolmuşum ortalıktan. Oysa babaannemi dinleyip otursaydım yerimde, her filmin ve her yazın sonunun mutlu bitmediğini görürdüm. Kadının bir bildiği vardı tabii, Eylül dediğin illa geliyor. Sonra dersler başlayınca baskı altında nasıl da nizamıyla taş dizdiğini anlatırsın ancak öğretmene.

Post Arkası:

Merak edenlere;
Elbise: Annemin (70'lerden)

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Kum Taneleri

Bazen derin düşünüyorum; insan adaya ilk ayak bastığında ne hissetti acaba? "Of çok sıcak!" mı dedi yoksa "Aman ya her tarafım kum oldu!" diye yanındakilere serzendi mi? Belki de "Ay bata çıka atamadım bi adım!" demiştir, "yoksa almış yürümüştüm çoktan..." O sırada "İyidir şekerim negatif enerjini alır" diye akıl vermiş olabilir biri. Hatta "Kumda koşmak kadar kalori yaktıran bi spor yok, bak bütün aksiyon filmlerinde aynı kondisyon sahnesi..." diye de eklemiştir üzerine. Kumdan kale yapmak ilk kimin aklına gelmiştir ki, illa yıkılacağını hiç düşünemedi mi?! Kim bilir, tahtalardan ve sazlardan yerleşke kurmayı akıl edene afilli bir mimarlık ödülü bile vermişlerdir zamanında... Sonrasında betondan yollar ilerlediğinde ve gökdelenler yükseldiğinde her bir kum tanesinin bu kadar değerli olacağı kimin aklına gelirdi ki?


Post Arkası:
Şehir yaşamının bezdirdiği birey konulu postlara devam...

Merak edenlere;
T-shirt (elbise olarak): Machka / Bikini: Agent Provacateur

20 Ağustos 2013 Salı

Kayıkçı

Bir hayalin içinde yaşamaktansa kabusa uyanmayı tercih ederim dedim geçen gün; klimanın yapay serinliği bitip de sabah gözümü İstanbul'un sıcağına açınca. Parmak arası terliklerle mutlu olunan bir yerlere gidiyorum ben. Makyaj malzemelerimi evde bırakıyorum, saatleri yasaklıyorum, çiçek çocuk çantamı koluma takıyorum ve fış fış kayıkçı denizlere açılıyorum. Öyle de bir zaman vardı; bi' şort bi' t-shirt geçerdi yaz tatilleri, hayat komplike olmaktan çok uzaktı, tek sorumluluk akşam ezanında evde olmaktı. Sebepsiz yere gülebildiğim, düşüp de ağladığımda birinin sadece elini uzattığı ve soru sormadığı dünyayı özlemişim meğerse ben.



Post Arkası:
Neslihan içindi.
O değil de nem fena ama...

Merak edenlere;
T-shirt: Beymen Club / Şort: Marc by Marc Jacobs / Çanta: Cath Kidston / Terlikler: Havaianas / Kolye: Dior / Gözlükler: Ray-Ban

9 Ağustos 2013 Cuma

Truvalı

Ayağında parti ayakkabılarıyla boş bir tarlanın önünde dikilen bir kadından daha hüzünlü olan şey; rüzgarda savrulan saçlarına hakim olamayan kadındır. Ağaç bile o kadar yaprağa daha iyi sahip çıkarken rüzgar karşısında iki tel saçın birbirine girmesine engel olamamak bildiğin hazin valla şekerim... Kapıdan çıkarken rüzgarla dans eden bir Helen olarak hayal etmiştim aslında kendimi, kapının orda ayna bulunmamasının da bunda rolü var tabii. Ama gerçekler ne altın rengi saç genleri veriyor insana, ki bizim ailenin tüm kadınları her nasılsa doğalından sarışın, ne de Orlanda Bloom'un oynadığı bir Paris'i çıkarıyor insanın karşısına. Zaten Paris'in Achilleus'i topuklarından vurmasından belliydi o hikayenin ucuz mafya senaryosuna döneceği. Sonra çirkin Menelous'a kalırsın işte böyle; en azından güvenilir adam diyip oturacaktın. Hazin işte...

Post Arkası:
Serbest çağrışımın insanı nereye götüreceği hiç belli olmaz; beni yarın itibariyle Ege'ye götürüyor.

Merak edenlere;
Elbise: Machka / Ayakkabılar: Pedro Garcia / Çanta: Vakko / Kolye: Beymen

5 Ağustos 2013 Pazartesi

MOR TUNİK


 Selammmmmm :)
Görüşmeyeli nasılsınız bakalım ? Çok uzun zaman olmuş post yazmayalı ..farkındayım :)
O uzun arada neler yaptın diye düşüneceksiniz doğal olarak :)
Her zamanki gibi yoğun günler okul, iş-güç ..
Ramazan ayının son günlerindeyiz mübarek kadir gecelerini geride bıraktık.İnşallah rabbim bütün dualarımızı kabul eder ..
Bayram gelmeden size bir örnek olarak kombin paylaşıp hemen çekileceğim.Belki işinize yarar..Saat her ne kadar geç de olsa benim işlerim bitmez :)
Bir önceki postta paylaştığım sarı tuniği hatırlıyorsunuzdur..salaş tuniğimiz çok beğeni aldı hem rahatlık açısından hem de salaş olup tesettüre uygun oluşundan ..hemen hemen her rengini yaptık ..Facebook ve instagram hesabımızdan bizi takip edenler bilir ;)
Ben de sarı tuniğimizin bir benzerine küçük dokunuşlar yaparak bu modeli tasarladım eminim bunuda beğeneceksiniz ...


Koyu renk kullanmayı severim :) dolabıma yeni renk katılmış oldu ..mor asaletin rengidir ;) cesaret verir ..


Tunik : ZEHRA UÇAR
Eşarp : İTHAL 



Kapanışı benim cimcimelerle yapalım ;) yani benim kuzenler :)) Gurbette olmaları beni üzse de sene de bir görmek bile özlemimi gideriyor :)
Kendinize iyi bakın ..

DUA ile ..



                                                      instagram : zehraucarr
                                                                   facebook : zehrayla tesettürde trend

4 Ağustos 2013 Pazar

Nadasta

Ben cildimi nadasa bıraktım; baktım güneşe, kuma bırakamıyorum bari nadasa bırakayım dedim. Nadasta şişen göz altı torbalarının en yakın arkadaşı da siyah güneş gözlüğü olur. Ayrıca insan kendisine o gözlüklerin arkasından bakınca Eda Taşpınar bronzluğunda görüyor kendini. Bir taşla kendini kandıran birkaç kuş birden... Sonrasında güzellik editörlerinin "flirty" olarak tabir ettikleri renkte bir ruj sürüyorsun; tam Hollywood styla. Rujun o kategoride bir geri dönüşü oluyor mu diye sorarsanız, valla ben hiç rastlamadım. Yapılan araştırmalar o departmanda başka taktiklerin işe yaradığını gösteriyor, bir gün uzun uzun anlatırım. Ama gel gelelim terzi ruhlu olduğumdan kendi söküklerimi dikemiyorum. 

Post Arkası;

Merak edenlere;
Bluz: Sandro / Şort: Topshop / Ayakkabı: Beymen Club / Çanta: Anneannemin / Gözlükler: Chanel